Minyatür

Dilek Yerlikaya

Minyatür Eğitmeni

Geçmişi Orta Asya’ da Uygurlara kadar uzanan Minyatür Sanatı, Matbaanın kullanılmaya başlamasına kadar olan süreçte, el yazması kitaplarında kullanılan bir sanattı. Adını, Latince minitare kelimesinden alan minyatür, kitapların sayfa başlarındaki ilk harflerde kullanılan sülyen-kırmızı olan renkten almaktadır. Bilinen en eski minyatür örneklerine 8-11 yy‘da Doğu Türkistan’da bulunan el yazmalarında rastlanmaktadır.

Minyatür sanatı Osmanlı Döneminde 15.yy’da önem kazanmaya başladı. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethinden önce Edirne’de, fetihten sonra da Topkapı Sarayı’nda kurduğu nakkaşhane, batılı sanatçıların da saraya davet edilmesiyle Türk minyatür sanatında gelişme gösterdi. Matrakçı Nasuh’un Kanuni Sultan Süleyman’ın seferlerini anlattığı Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman Han adlı eseri de topografik minyatür olarak bilinen en önemli örneklerden biridir.

17.yy ‘da ise Levni; Osmanlı minyatür sanatında konuları ve uygulamaları ile ayrı bir çizgi yaratmıştır. Levni’ den sonra, kendi tarzından uzaklaşan Osmanlı minyatür sanatı, 18.yy’da konuları stilize eden nakkaşların azalması, manzara ve çiçek resimlerine merakın artması ile klasik minyatür sanat anlayışından uzaklaşmıştır. 18. yy yarısından sonra ise Batı kültürüne olan ilginin, resim alanında da kendini göstermesi ile birlikte minyatür sanatı gerileme göstermiştir. 19.yy da önemini iyice yitirerek yerini Batı resim sanatına bırakmıştır.

Cumhuriyet döneminden sonra Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver tarafından tekrar yaşatılmaya başlayan minyatür sanatı günümüzde kitap sanatı olmaktan çıkıp, tekniğine sadık kalınarak, çağdaş yorumlarla Türk Sanatındaki varlığını sürdürmektedir.